Bugün 5 Ekim 2020 Pazartesi. Çin’de iki ayrı ÅŸehirde toplam üç haftalık karantina sona erdi. Bugün ilk defa serbest olarak dışarı çıktım. YemeÄŸe gittim. Ä°nsanları tahlil ettim. Çinlilerin “Moon Festival“ ve “National Holiday“leri bu sene bir araya geldiÄŸi için 8 gün “Golden week“ olarak tatil yapıyorlar.
Hayat gayet normal gidiyor. Ä°steyen maske taşıyor. Mecburiyet yok. Tatilin rahatlığı ve Coronayı yenmiÅŸliÄŸin gururu ile huzurlu bir atmosfer var. Çinli tanıdıklarım hep seyahate gitmiÅŸ. Medya haberlerine göre bu seneki seyahat faaliyeti geçen seneye nazaran 80 % miÅŸ.
Benim öyküm nasıl baÅŸlamıştı?
2019 sonu 2020 baÅŸlarında bir çığ gibi yayılan Corona haberleri Çin yeni yılına gelen 24 Ocak ve sonrası günlerde günlük hayatta kendini ağır derece hissettirmiÅŸti. Yeni yıl tatili ÅŸimdiye kadar yaÅŸamadığım derecede sessiz, kısıtlamalarla geçmiÅŸ, maskeler ve dışarı çıkma kısıtlamaları kendini göstermeÄŸe baÅŸlamıştı. Bayram günleri bomboÅŸ caddeler Çin kültürüyle bir türlü baÄŸdaÅŸtırılamıyordu. Anlaşılan durum vahimdi.
29 Ocak 2020 günü kuzey-doÄŸudaki ÅŸehrimiz Shenyang’dan Frankfurt’a direkt uçan Lufthansa uçağına binmek üzere yola çıktım. Artık her ÅŸey sıkı kontrol altına alınmıştı. Beni götürecek taksi ancak rica minnet oturduÄŸumuz alana girebilmiÅŸti. Havaalanına ateÅŸ ölçülerek girdik. Oraları hiç bu kadar boÅŸ görmemiÅŸtim.
UçaÄŸa binerken Çinlilerin sıhhi emniyet tedbirlerini gördüm. Basitinden en teçhizatlısına kadar maskeler taşıdıklarını gördüm. Uçakta maske mecburiyeti yoktu. Sadece uçak ekibi maske taşıyordu.
UçaÄŸa bindikten sonra, her Lufthansa uçuÅŸunda olduÄŸu gibi kendimi emniyette hissettim. Åžimdiye kadar tekniÄŸe odaklı bu emniyet bu sefer saÄŸlık konusunu da kapsıyordu. Corona mikrobunun daha iyi tanınmaması, geçmiÅŸten gelen tecrübeler olmaması ve Çin’in büyüklüÄŸünden ötürü ülkenin ve idarenin daha tam organize olamadıklarını düÅŸünerek Almanya’da her ÅŸeyin daha sistemli ÅŸekilde hazırlandığını, biz Frankfurt’a iner inmez emin ellerde olacağımızı, saÄŸlığımızın en iyi ÅŸekilde korunacağını düÅŸündüm.
Bu varsayımlarla yolculuÄŸumuz geçti. Frankfurt’a inince kapıların açıldığında bizi hemen saÄŸlık ekiplerinin karşılayacağını, kontrolden geçirileceÄŸimizi ve hatta röportaj yapılacağını bekliyordum.
Kapıların açılmasıyla neredeyse 50 senedir yaÅŸadığım Almanya’dan beklemediÄŸim bir hayal kırıklığıyla karşılaÅŸtım. Ne bir saÄŸlık ekibi, ne bir polis vardı, ne de baÅŸka bir bekleyen. ÅžaÅŸkınlığımla pasaport kontrolüne giderken mobil telefonuma bir haber geldi. UçtuÄŸumuz uçuÅŸ Lufthansa’nın ÅŸimdilik son seferiydi. UçuÅŸlar durdurulmuÅŸtu. Bu haber ÅŸaÅŸkınlığımı daha da artırmıştı. Yani durum bu kadar vahimdi ve böyle bir durumda Almanya gibi sistemi oturmuÅŸ tecrübeli bir ülke nasıl böyle lakayt davranabilirdi?
Bu çeliÅŸki daha sonralardaki haftalarda hep söz konusu oldu. Yakından takip ettiÄŸim “Talk Showlar“ da isim sahibi profesörler Coronayı önlemek için, ülkeye giriÅŸlerin kontrol edilmesini önermiÅŸlerdi. Bu maalesef geç yapıldı. Çin bugün bu giriÅŸleri kontrol ettiÄŸi için, bu yazıma vesile olan karantinaları istisnasız uyguluyor ve ülkeyi virüssüz tutuyor, halkının saÄŸlığını koruyor.
Ondan sonraki günler, haftalar, aylar herkesce malum. Zaman Çin’e dönmeyi beklemekle geçti.
Sekiz ay beklemeden sonra o gün geldi.
13 Eylül Pazar günü Frankfurt’tan yola çıkarak Pazartesi öÄŸleye doÄŸru güneydeki Nanjing ÅŸehrine geldim. Lufthansa Shanghai ve bu ÅŸehre uçabiliyordu. BaÅŸka tercih yoktu.
Bu seferki seyahatin çok daha heyecanlı olduÄŸunu tahmin edebilirsiniz, çünkü ne olacağını, ne ile karşılaÅŸacağımızı kimse bilmiyordu.
Çin’de ÅŸimdiye kadar ÅŸahit olmadığım bir olay, uçak Nanjing Havaalanına inip durduktan sonra oldu. Genel olarak Çinliler sabırsız ve kaideye zor uyan bir toplumdur. Mesela uçuÅŸlarda uçak indikten sonra uyarılara raÄŸmen hemen ayaÄŸa kalkarlar, üst bölmelerden çantalarını almaÄŸa çalışırlar. Hareket halindeki bir uçaktaki bu son derece tehlikeli davranışı her seferinde ÅŸaÅŸkınlıkla izlerim.
Bu iniÅŸte dikkatimi çekti, hiçbir Çinli yerinden kımıldamadı. Bu bana Çinlilerin pandemi üzerine ne kadar duyarlılaÅŸtığını gösterdi. Çıkış körüÄŸüne yanaÅŸtıktan sonra Çinli saÄŸlık görevlilerinin geleceÄŸini tahmin ettiÄŸim için, içerdeki Çinlilerin prosedüre ne kadar hazırlandıklarını anladım. Bu benim 15 senelik Çin yaÅŸamımda ilk defa ÅŸahit olduÄŸum bir durumdu. Bu durum da bana Çinlilerin ciddi bir durumda ulus olarak nasıl disiplin olacağını, bir hedef için birleÅŸebileceÄŸini gösterdi.
Uçak kapısı açıldıktan sonra Çinli saÄŸlık ekipleri uçağı hakimiyetlerine aldılar. Uzaylı gibi giyinmiÅŸ görevliler herkesin tek tek ateÅŸini ölçerek ve telefonlara Corona App’leri indirerek insanları dışarı yolladılar. Burada da dijitalleÅŸmenin Çin’de nasıl hayatın normal bir parçası olduÄŸunu, dijitalleÅŸme sayesinde ülkedeki pandemiyi kontrol altına alabildiklerini gördüm. Çevrenize, kendi günlük hayatınıza bakın, acaba dijitalleÅŸme konusunda Çinlilerin anlattığım seviyesinde misiniz?
Hayranlıkla, ne hassasiyetle kontrolleri yaptıklarını izledim. Herkese test yapıldı. Hiçbir ÅŸeyi tesadüfe bırakmıyorlar, ama her ÅŸey uzun zaman alıyor. Sabırsız olan, itaati sevmeyen yolcular için çok zor durum, ama baÅŸka yolu yok.
Ä°lk anda niye böyle diye ÅŸaşırdığınız bir ÅŸeyin, ne için yapıldığını bir müddet sonra anlıyorsunuz. Hemen hemen her detay düÅŸünülmüÅŸ ve istisnasız uygulanıyor. Görevliler her ne kadar akıcı Ä°ngilizce bilmeseler de sonuç olarak anlaÅŸma saÄŸlanıyor.
Otobüslerle 45 dakika kadar süren bir yolculuktan sonra karantina oteline geldik. Yeni tadilattan geçmiÅŸ bir Çin oteli. Her ÅŸey hazırdı. 14 gün kalacağımız odalara yerleÅŸtirildik. Odada günlük temel ihtiyaç maddesi her ÅŸey var. Internet var, ama dış yayınlara ulaşılmıyor. 3 öÄŸün yemek geliyor, ama sırf Çin iÅŸi. Çin mutfağını bilmeyen, neyin ne olduÄŸunu anlamayan, deÄŸiÅŸik tatlara alışık olmayan zorlanır. Ancak benim Çin tecrübeme göre yemek gayet iyiydi. Tamamen izoleydik. Odalar dışarıyı görmüyordu. Sadece karşımızdaki 2-3 metre mesafedeki odayı görüyorduk. Onun için perdeleri kapatıp oturuyordum. Ancak bu durum bize mahsustu. Mesela Qingdao ÅŸehrinde deniz manzaralı odalarda da kalındığını baÅŸka medya mesajlarında okudum, fotoÄŸraflarını gördüm.
Bir kanalı Ä°ngilizce olan TV var. Bu kanaldan dünyada ne oluyor, ne bitiyor etraflı olarak yayınlanıyor.
Otelde bütün görevliler steril tulum giyiyor ve baÅŸları tamamen maskeli. Her gün iki kere kapıya gelerek ateÅŸi ölçüyorlar. Gün zarfında bir kere de telefonla arayıp kendinizi nasıl hissettiÄŸinizi soruyorlar. BaÅŸka bir kaynaktan öÄŸrendiÄŸime göre telefondaki ses tonunuza göre hatta gelip bir rahatsızlığınız mı var, psikoloji bozukluÄŸu mu var bakıyorlarmış.
Batı dünyasında bu karantinalar hakkında genelde negatif bin bir haber okunuyor. Ben 14 günü yaÅŸadıktan sonra menfi hiçbir ÅŸey söyleyemem. Burası Çin ve lüks seyahatte deÄŸiliz. Yapılan her ÅŸey, kısıtlama dahi olsa, ÅŸahsımızın ve ülke halkının, hatta dünya halkının saÄŸlığı için. Kısıtlamalara razı olmak bir insanlık vazifesi. Kimsenin ÅŸikayet etmeÄŸe hakkı yok. Bütün kısıtlamalar da 14 günle sınırlı.
Bunlar benim kanaatim. BaÅŸka insanlar, baÅŸka yerlerde, baÅŸka tecrübeler etmiÅŸ olabilirler, ama bunca sene Çin’de yaÅŸayan bir kiÅŸi olarak benim genel kanaatim bütün Çin’de genel olarak geçerli olacağına inanıyorum. Ä°stisnalar olabilir.
Almanya’da iken haberlerde Çinlilerin duruma tamamen hâkim olduÄŸunu duyunca ÅŸaÅŸkınlıkla inanmakta zorluk çekiyordum. Buraya gelip gösterdikleri hassasiyet ve disiplini görünce duruma hakikaten hâkim olduklarına inandım. Çünkü ülkeyi çok iyi taramışlar. Yeni bir enfeksiyon çıkarsa bu ancak dışardan gelenlerden geçebilir. Onun için dışardan gelen her kim olursa olsun, Çinli veya baÅŸkası, bu iki haftalık karantinaya giriyor.
Televizyon haberlerinden anladığım kadarıyla da birçok etkenlik (spor, kongre, fuar, sergi gibi) gerçekleÅŸiyor. Maske mecburiyeti yok. Ama bölgeden bölgeye farklar olabiliyor.
Hayatta insanın deÄŸiÅŸtiremeyeceÄŸi durumları, hele makul bir sebeptense, kabul de edebilmesi lazım. Ben de durumu böyle kabul ederek, 14 günü en iyi deÄŸerlendirmeÄŸe çalıştım. Müspet düÅŸünmek gerekirse, okuyup yazacak bu kadar zamanım olmamıştı, olmayacak da bir daha. Onun için okuyacak birçok ÅŸey getirdim. Epey de yazışma yapabildim, çünkü durumları merak eden çok arkadaÅŸ, dost haber bekliyordu. Kendi kendime çeÅŸitli düÅŸünceler için zaman bulabildim. BaÅŸka hareket imkânı olmadığı için muntazam jimnastik yaptım, zindeliÄŸe faydası oldu.
Müspet bir nokta daha bildirmek gerekirse, bu da günlük yaÅŸamın son derece esnek olarak yapılabilmesiydi. Ä°stediÄŸiniz zaman yatıp istediÄŸiniz zaman kalkmak büyük bir lüks olarak da görülebilir.
Ama sonuç olarak, Çin gibi alışık olmadığımız bir yabancı ülkede böyle bir karantinadan psikolojik olarak da saÄŸlıklı çıkmanın yolu, günlük hayatı iyi planlamakta, organize etmekte.
Karantinanın son günlerine doÄŸru otelden ayrıldıktan sonra ne zaman nereye gideceÄŸiniz, adres, gideceÄŸiniz yerde irtibat kurulacak bir telefon numarası aldılar. Ben, yaÅŸadığımız, evimizin olduÄŸu Shenyang ÅŸehrine gideceÄŸimi bildirdim. Firmadaki asistanımın telefon numarasını verdim.
Bir iki gün sonra asistanım aradı. Bizim oturduÄŸumuz mahallenin “gönüllü yardımcılar“ denen grubundan bir hanım kendisini aramış ve benim geliÅŸ programımı sormuÅŸ. Geldikten sonra da hemen orada 7 günlük ev karantinasına gireceÄŸimi, bu 7 gün zarfında neler yapılacağını, nasıl bir disipline girmem gerektiÄŸini anlatmış. Yani arka planda gelecek günlerin programı hazırlanmış.
Benim tecrübem, Çinliler genelde uzun vadeli planlamayı sevmezler, hatta bilmezler. Bir durum oluÅŸunca ona göre karar verirler. Ancak bu olaydaki planlamaları da gösterdi ki, gerektiÄŸi zaman çok iyi plan ve organizasyon yapıp uygulayabiliyorlar. Bu meyanda idare sistemine deÄŸinmeden geçemeyeceÄŸim. Her ne kadar bu yaÅŸam tarzı Çin kültürünün parçasıysa da, üst mercilerden gelen ya da CumhurbaÅŸkanının talep ettiÄŸi bir ÅŸeye tamamen itaat ediliyor. Bu da o insanların bir özelliÄŸi ve sistemin getirdiÄŸi gizli bir güç.
13. gün bir test daha yapıldı ve sonuç negatif olursa ertesi gün sabahleyin 10:30 da otelden ayrılabileceÄŸim söylendi. Nihayet 14. gün sabahleyin bir karantina belgesi verilerek serbest bırakıldık.
YaÅŸadığım tek olumsuz olay bu anda oldu. O zamana kadar gördüÄŸüm eksiksiz planlamaya bakarak ayrılırken de iyi bir organizasyon ile bizleri gideceÄŸimiz yerlere götüreceklerini bekliyordum. Ancak yapılan tek ÅŸey, sabahleyin saat 10:00 sularında kapıma gelip gidebilirsiniz demeleri oldu. Otelin kapısından çıktıktan sonra bir ÅŸey soracak insan dahi ortalarda yoktu.
Ben Çin’i bildiÄŸim için mesele yoktu. Caddeden bir taksi çevirerek havaalanına gittim.
Havaalanında eskiye nazaran biraz daha sakin olmasına raÄŸmen normal bir durum vardı. Binaya girerken her yerde olduÄŸu gibi ateÅŸinizi ölçüyor, check-in yaparken de karantina belgesini istiyorlardı.
Uçak saÄŸ-sol üçer koltuk doluydu. Batı dünyasında tenkit edilen bu oturuÅŸ düzeni Çin için bir problem deÄŸil. Çünkü herkes her gün kontrol altında. Virüslü bir insanın uçaÄŸa binmesi deÄŸil, ortada dolaÅŸması söz konusu deÄŸil. Onun için iki saatlik yolculuÄŸu da rahatça geçirdim.
Çin’de hayatın normale döndüÄŸünü uçak Shenyang ÅŸehrine inince anladım. Çünkü Çinliler her zaman yaptıkları gibi hemen ayaklanıp çantalarına, bavullarına ulaÅŸmaÄŸa çalıştılar, malum karışıklık yine karşıma çıktı. Ä°çimden gülerek, “tamam hayat normale dönmüÅŸ“ dedim.
Bagaj alma bölümüne gelince ilk dikkatimi çeken ÅŸey, duvarlardaki bir sürü QR kodlarıydı. YaÅŸlı-genç herkes bir kodu scan ediyordu. Anlamakta zorluk çekmedim, bir tanesi Shenyang ÅŸehrinin QR koduydu ve o kodu scan yaparak kendinizi sisteme sokuyordunuz. Ben de aynısını yaptım. App’de Ä°ngilizce bölüm de olduÄŸu için sisteme girmek zor olmadı. YeÅŸil tasdik gelince anladım ki Nanjing ÅŸehrindeki ilk karantinadan enformasyonlar sistemdeydi. Ben virüssüzdüm, ancak her eyalet kendisi kaideler koyabildiÄŸi için tedbir olarak 7 gün tekrar karantinaya girecektim. Ehven tarafı, kendi evimde karantina olacaktı.
Firma tarafından havaalanından alınıp evime getirildim. Evde yemek içmek için bir ÅŸey olmadığından firma elemanlarına sipariÅŸ vermiÅŸtim. Onlar da tedarik edip kapının önüne koymuÅŸlar.
Eve geldikten kısa bir süre sonra mahallenin gönüllü saÄŸlık ekibinden bir görevli, WeChat üzerinden video ile beni aradı. Anlaşılır Ä°ngilizcesiyle 7 gün zarfında nasıl bir program uygulayacağımızı anlattı. Her gün iki kere video üzerinden ateÅŸimi ölçeceÄŸim ve kendisine göstereceÄŸim. Yine gün zarfında deÄŸiÅŸik zamanlarda , görevli online olarak konumumu tespit edecek. Yani devamlı evde miyim kontrol edecek. Ayrıca, oturduÄŸumuz ünitenin idaresinin haberdar edildiÄŸini, her gün gelip günlük çöpümü kapının önünden alacaklarını ve bir ihtiyacım olursa App’ler üzerinden sipariÅŸ verebileceÄŸimi söyledi.
Bu 7 günlük bölümün de gayet hassasca hazırlandığını, hatta bu iÅŸin onlarda rutin hale geldiÄŸini gördüm. Tabii burada en mühim ÅŸey, Çin’in dijitalleÅŸmede aldıkları uzun yol ve artık dijitalliÄŸin her yaÅŸta insan için günlük yaÅŸamın bir parçası olduÄŸu. DijitalleÅŸme olmasa ve halk uygulamasa bu organizasyonların hiçbiri olamaz.
Nihayet 7 günün sonuna da selametle geldik. 5. gün görevli bayan ertesi gün test yapılacağını bildirdi. Test için yakınımızda, takriben 5 dakika mesafede bir buluÅŸma noktasına gitmemi söyledi. Her ne kadar tarif ettiÄŸi yeri hemen anladıysam da bana çevreden fotoÄŸraflarla yanılmayacak ÅŸekilde yerin konumunu yolladı.
6. gün söylendiÄŸi gibi 08:50 de bildirilen yere gittim. Bekleyen bir tek ben vardım. Dakikasında ve tam haritada iÅŸaret edilen yere bir ambulans geldi. Åžöför, bir bayan hemÅŸire ve bir de erkek saÄŸlık görevlisi vardı. Göze çarpacak kadar temizdi. Test tüpleri hazırdı. Ismimi tasdik ettirip, test yaptılar ve ayrıldılar. Bu ÅŸekilde mobil olarak bütün mahallede testleri yapıyorlar. Muhakkak ki salgın baÅŸladığı zaman büyük kargaÅŸalıklar oldu. Ancak zaman zarfında rutin bir sistem kurmuÅŸlar, vazifeyi mahallelere dağıtmışlar; hiçbir yoÄŸunluk, kargaÅŸa olmadan kontrolleri yapıyorlar.
Ben tekrar evime döndüm ve video üzerinden ateÅŸ ve konum bildirdim. Her ÅŸey App’ler üzerinden kayıt yapıldığı için bir usulsüzlüÄŸe de imkan yok. Ambulansdaki test kayıt edildikten sonra belli bir süre içinde evden bildiri yapmazsam eve gitmediÄŸimi hemen tespit edecekler.
Nihayet 7. gün geldi…
Üç hafta boyunca irtibatım olan bütün Çinliler son derece nazik ve yardımseverdi. Hiçbir usül hatası yapmadılar, sadece disiplinle vazifelerini yaptılar.
66 yaşıma geldim. Çok gezdim, çok gördüm, çok deÄŸiÅŸik kültürler, birçok insan tanıdım, çok enteresan, çok garip ÅŸeyler yaÅŸadım. Kısmette bir de salgın ve karantina yaÅŸamak varmış. Bu salgın ve karantina bana çok deÄŸerli tecrübeler kazandırdı. Ä°lk önce, daha önce yaÅŸadıklarımdan aldığım tecrübeyle, beterin de beteri var diyerek, iyi bir günlük organizasyon, disiplin ve müsbet tarafları ön plana çıkararak üç haftayı sakince geçirdim.
Ancak burada hassas bir durumu belirteyim: 66 yaşında olduÄŸum ve artık meslek hayatımın sonuna geldiÄŸim için birçok ÅŸeyi böyle rahatça karşılayabildim. Meslek hayatının ortasında olup, iÅŸ yerinin yarın olup olmayacağını düÅŸünerek yaÅŸayan genç bir insan, bu günleri tabii ki baÅŸka ruh haliyle geçirecektir.
Ocak ayı sonunda pandemi hız alınca Çin’e güvenmeyerek bir an önce emin ülke Almanya’ya dönmeÄŸe çalışmıştık. Hayatın cilvesi ÅŸu ki, zaman zarfında, bu tepeden küçümseyerek bakılan Çin, salgını kontrol altına aldı, insanlarını korudu ve ülkeyi virüsten temizledi. Almanya’da kalma süresi uzadıkça ve demokrasi şımarıklığı ile pandemi bir türlü kontrol altına alınamazken, bir an önce emin ülke Çin’e dönebilsem diye can atmaÄŸa baÅŸladım. Ne kadar ilginç deÄŸil mi?
Burada “demokrasi şımarıklığı“ diye tanımlıyorum. Almanya’da kaldığım 8 ay süresince, batı dünyasında büyük bir çeliÅŸki gördüm. Ä°nsanlar hükümetleri tenkit ediyor, temel haklarımız kısıtlanıyor diyor. Devletten daha ehven giriÅŸimler bekliyor.
Devletler halkları tarafından taşınır. Halk devleti desteklemezse devlet gerekli girişimleri yapamaz. Bu devletle insanlar arasında bir nevi alışveriştir. Vermeden almak olmaz.
Bu açıdan bakarak, bati dünyası insanlarının (tabii ki hepsi deÄŸil; kaidelere uymayıp, protesto edip bir çuval inciri berbat edenleri kastediyorum) tutumunu bir sorumsuzluk, insanlığa ve devletine bir ihanet olarak görüyorum.
Bu meyanda aklıma hep rahmetli J.F. Kennedy’nin meÅŸhur sözü geliyor: “Devlet bana ne veriyor deme, ben devlete ne veriyorum diye kendine sor.”
Bu soruya en güzel cevabı Çin vermiÅŸ: Halk devlete itaat ettiÄŸi için, devlet de salgını kontrol altına alabilmiÅŸ, hem kendi halkını korumuÅŸ, hem de dünyayı daha büyük bir felaketten kurtarmıştır. Mesele sistem konusu deÄŸil, mesele eÄŸitim seviyesi deÄŸil, mesele insanların gerekli olanı algılayabilmesi ve uygulaması.
Corona durumuna bakarsak batı dünyasının önünde daha çok uzun yol olduÄŸunu; Çin’in ise gelecek yıllarda başını alıp ilerleyeceÄŸini daha iyi anlarız.
Dr. Ömer Åžahin GaniyusufoÄŸlu
Shenyang / 5 Ekim 2020
Yazıyı Paylaş: